“`html
T24 Haber Merkezi
19 Mart tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik gerçekleştirilen operasyonların ardından, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin Cumhurbaşkanı adayı ve seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yakın çalışma arkadaşları ile cezaevlerinde tutulan siyasi tutsakların aileleri, Aile Dayanışma Ağı adlı bir oluşum kurdu. Özgürlükleri kısıtlanan bu aileler, kamuoyunun dikkatini çekmek, yargı süreçlerinin adil bir şekilde yürütülmesine katkıda bulunmak ve tutuklu yakınlarının haklarını savunmak amacıyla düzenli olarak Saraçhane Parkı’nda buluşacaklarını duyurdular. İlk etkinliklerinde yapılan basın açıklamasında, “Görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının temsil ettiği bölgelerdeki toplam seçmen sayısı, Türkiye genelinin %28,26’sını oluşturuyor. Bu durum, her üç oy veren seçmenden birinin iradesinin yok sayıldığını gösteriyor!” denildi.
İmamoğlu’nun eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, toplantıda tutuklu yakınlarıyla birlikte yaptığı konuşmada, seçilmiş Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in kızı Avukat Seraf Özer, Aile Dayanışma Ağı’nın ortak bildirisini kamuoyuyla paylaştı.
Etkinlikte; CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile milletvekilleri ve çeşitli ilçe belediye başkanları da hazır bulundu.
İmamoğlu: Bizler aileye el uzatılmaz diye büyüdük
Dilek İmamoğlu, bir annenin, babanın veya çocuğun yerine geçilemeyeceğini vurgulayarak, “Her gün ailemizden bir parça eksik yaşıyoruz.” dedi. Konuşmasında şunları ekledi:
“Bu özlem, yalnızca sevdiklerimize değil, adalet ve demokrasiye duyduğumuz bir özlem. Adalet sağlandığında, sevdiklerimize de ulaşacağız. Şu an yaşanan hukuki süreçler, sadece bireyleri değil, tüm aileleri etkiliyor. Bu tür operasyonlar, ailelerimizi hedef alıyor. Oysa biz, ailelerimize el uzatılmaz diye eğitildik. Aile, bizim en önemli değerimizdir.”
“Bir annenin, ağır hasta evladını sadece hastane penceresinden görebilmesine bile izin verilmiyor”
Bugün; çocuklar yetim, anneler evlatsız, eşler sevdiklerinden uzak. Tutuklular, ailelerinden çok uzakta cezaevlerinde tutuluyor. Hastaneye bile gittiğinde, evlatlarını sadece pencereden görebiliyorlar. Kadın tutuklular çocuklarından ayrı, yere yatıyor. Babalar, çocuklarının büyümesini yalnızca hayal ediyor. Hastalar bakımsız kalmış, yaşlılar çaresiz… Ve her gün bir çocuğun “Anne, babam nerede?” sorusuyla karşılaşmak zorunda kalıyoruz. Bu sadece bireysel değil, tüm toplumun vicdanını sarsan bir gerçekliğin yankısıdır.
“Bugün yaşanan adaletsizlik, sadece bizim değil, bu ülkede adalet isteyen herkesin sorunudur.”
Bu nedenle bir araya geldik. Sadece kendimizi değil, tüm toplumun sesi olmak için buradayız. Adalet arayışımızı yalnızca mahkeme salonlarında değil, kamu vicdanında da sürdürmek için toplandık. Sessiz bırakılanların, susturulanların sesi olmalıyız. Bizler bu ülkedeki onurlu yurttaşlar olarak, halkın ve milletin iradesine güvenerek buradayız. Adalet mücadelesi sadece bizim değil, adalet talep eden herkesin meselesidir.
“Henüz ortada bir iddianame yok, ne zaman yazılacağı belirsiz”
19 Mart’tan bu yana dört ay geçtiğini hatırlatan İmamoğlu, hala bir iddianame bulunmadığını ve ne zaman yazılacağının da belirsiz olduğunu belirtti. Sözlerine devam etti:
“Muhtemel beraat edecek kişiler, aylarca özgürlüklerinden mahrum ediliyor. Geçen sürenin bedelini kim ödeyecek? Bu ülkede hafıza kısa ama acılar kalıcı. Özellikle son 20 yılda çok sayıda hak ihlali yaşandı. Şimdi bizim yaşadığımız durum da o acı bellekte yerini alıyor. Amacımız sadece bu acıyı dindirmek değil, gelecekte kimsenin benzer bir acıyı yaşamadığı bir ortamı sağlamak için mücadele etmektir.
Birlikte büyüyen sesimiz, dayanışmamızla güçleniyor. Her hikaye, benzerlerinin yaşanmaması için birer örnek. Mücadelemiz ortak; geleceğimiz ortak. Bu hukuksuz sürece kayıtsız kalamayız. Ülkemiz ve evlatlarımızın geleceği için adalet ve demokrasi talep etmeye devam edeceğiz. Aile Dayanışma Ağı olarak birbirimizle el ele veriyoruz. Bugün gerçekleştirdiğimiz buluşmalar, sadece bir etkinlik değil; dayanışma ve iyileşme platformudur.
Biz bu kolektif ailenin üyeleri olarak biliyoruz ki: Birlikte oldukça güçlüyüz ve asla yalnız değiliz. Bu meydanda anlatılan her hikaye, sadece bir kişi değil, hukuksuz hukuka maruz kalanların, suskun kalmayanların sesidir. Bugün burada yalnızca konuşmak için değil, tanıklık etme amacıyla toplandık ve sesimizi duyurmalıyız.
“Adalet mutlaka sağlanır”
Konuşmasının sonunda İmamoğlu, bir tutuklu yakınının mektubunu okuyarak duygusal anlar yaşadı:
“Pek çok kişi için sıradan kabul edilen birkaç ay, benim için hayatın durması anlamına geldi. 4 aydır annemden uzaktayım… Hayatımın en değerli varlığına sadece 6 kez sarılabildim. Bunu özlediğimde değil, yalnızca izin verildiğinde yapabildim. Bir evlat, annesine sarılması için beklemek zorunda kaldığı tarihlere katlanmaktan daha acı verici ne olabilir? Ben bu acıyı yaşarken, annemin suçsuz yere kapalı kaldığı dört duvar arasındaki hislerini tahmin edemiyorum.
İçimde anlatacak çok şey birikti. Artık anlayışım, en zor olanının dilimle ifade edemediğim anlar olduğunu görmek. Cümlelerimin yetmediği yerde, tek söyleyebileceğim şey annemi özlediğimdir.
“Adalet her ne kadar geç gelse de, nihayet ulaşacaktır” dileklerimle bitiriyorum.
Aileler ortak bir açıklama yaptı
Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in kızı Avukat Seraf Özer, Aile Dayanışma Ağı’nın ortak açıklamasını şu sözlerle paylaştı:
“Türkiye maalesef Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerine yönelik geniş bir yargı operasyonunun sonuçlarını yaşamaya devam ediyor.
Ülkemizin önde gelen, liyakat sahibi ve seçimle göreve gelmiş belediye başkanları ve yöneticileri, şafak baskınlarıyla gözaltına alınıyor ve zorlu koşullarda bekletiliyor. Bir tedbir kararı gereği olmasa da, tutukluluk hali adeta bir genel yargı uygulamasına dönüşerek görevlerinden uzaklaştırılıyor, özgürlükleri ve sevdiklerinden mahrum kalıyorlar.
Örneğin; Esenyurt Belediye Başkanımız Prof. Dr. Ahmet Özer 30 Ekim 2024’te, Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat 17 Ocak’ta, Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler 3 Mart’ta, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan 23 Mart’ta tutuklanmıştır.
Bunun yanında, çeşitli belediye başkanlarının yerine kayyım atanmış olup, çok sayıda belediye başkan yardımcısı, memur ve bürokrat da şafak baskınlarıyla mağdur edilmiştir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının yetkisi olmayan bir yönetim tarafından iptal edilmesiyle başlayan süreç, 19 Mart’ta büyük bir yargı operasyonuyla devam etmiştir. Bu durum, hukukun en temel ilkelerinin ihlaline neden olmuştur.
“Her üç oy veren seçmenden biri etkisiz kılınıyor”
Güncel verilere göre, 25 milyondan fazla vatandaşımızın yaşadığı 13 farklı ilde, görevden uzaklaştırılan 17’si CHP’li 27 Belediye Başkanına oy veren 17.363.049 seçmenin iradesi geçersiz kılınmıştır.
Yüksek Seçim Kurulu’na göre, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde toplam kayıtlı seçmen sayısı 61.441.882 kişiydi. Bu durumda, görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının bölgelerindeki seçmen sayısı %28,26’ya tekabül ediyor.
Bu, her üç seçmenden birinin iradesinin, oy verdikleri belediye başkanları ile birlikte hapsedildiği anlamına geliyor.
Tutuklu yakınları olarak, bu zorlu süreçte birçok hukuksuzlukla karşılaştığımızı gözlemliyoruz. Sevdiklerimize yönelik hukuksuzlukların, siyasi tasfiye girişimleri olduğunu görebiliyor, “Hukuka dönüş” çağrısında bulunmak zorundayız.
“Masumiyet karinesi ihlal ediliyor”
Tutuklu yargılamaların istisna olduğu bir dönemde, siyasi sebeplerle cezaevine konulmuş olan sevdiklerimizi aylarca yalnızca demir parmaklıklar arkasında görebiliyoruz. Çünkü sevdiklerimiz suçlu değil; doğrudan cezalandırılma sürecinin kurbanı oluyorlar. Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı bariz bir şekilde ihlal ediliyor ve bunun dışında bizler de cezalandırılıyoruz.
Topluluk, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/2. maddesini hatırlatarak, “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır” şeklinde vurguladı. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38/4. maddesine de dikkat çekerek, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” dedi.
Aile Dayanışma Ağı, basın açıklamalarını talepleriyle sonlandırdı.
“Her şey çok güzel olacak”
Açıklamayı paylaşan Seraf Özer, konuşmasını “Birbirimize bağlı ve güçlü bir toplum olarak, bu süreci dayanışma ile atlatacağımıza yürekten inanıyorum. Her şey çok güzel olacak!” diyerek sonlandırdı.
“`